Bambu Ağacı

4 Aralık 2004 tarihli Dünya Gazetesinde Berna Sağlam Naipoğlu “Bambu ağacından” yola çıkarak harika bir vazgeçmeme hikayesi anlatmıştı. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

“… Bambu ağacı tohumu eker ve sularmış. İlk yıl hep toprağa ve dolayısıyla tohuma su vermekle geçermiş. İkinci yıl aynı işlem devam edermiş. Tohum itinayla sulanır ve dikkat edilirmiş. Ondan sonraki üç sene yine aynı. Görünürde hiçbir şey yok. Emek veriliyor ama. Ortada bir şey yok. Ne zaman ki beşinci yılın sonuna gelinirmiş, işte o zaman bambu ağacı filiz vermeye başladığı gibi altı hafta içinde de tam yirmi yedi metre boyuna geliverirmiş.

Ekildiğinden beri gördüğümüz elle tuttuğumuz ve gelişimini gözlemleyebildiğimiz başka hiçbir ağaç 5 yılda bu boyuta gelemiyor belki de. Peki o zaman bu ağaç beş yılda mı büyüdü, yoksa altı haftada mı? Sadece fiziksel gelişimi gören insanlar için cevap altı hafta. Ama işin arkasını görebilen, farkında olanlar için ise beş yıl. Toprağa atılan tohum, belli aralıklarla özenle verilen su, ışığını ayarlama, yağmurdan rüzgardan koruma derken uzun zamana yayılmış bir emek harcanıyor. Bu emek harcanırken tohum filizlenene kadar büyük bir sabır gösteriliyor. Sonra da tüm kalbiyle ona inanmak gerekiyor. Verilen emeklerin boşa gitmeyeceğine ve sabrın sonunun selamet olduğuna inanmak. Bu gelişimin süreci içinde bir diğer etken ise vazgeçmemek. Verilen emeklerin karşılığı görülmeyince, gelişim süresi uzadığında, etraftan baskılar veya caydırma yönünde tepkiler geldiğinde, cesaret gösteremeyenlerin kıskançlıkla yaklaşıp olumsuz enerji vermesinde, tembeller emeği değersizmiş gibi gösterdiğinde vazgeçme aşamasına gelinebiliniyor.

Emek-sabır-inanmak ve vazgeçmeme…
İşte başarı sırrının açılımı bu…”

Bir sürü ünlünün elde ettikleri başarının Allah vergisi olduğunu düşünmüyorum. Özellikle onlarla ilgili yaptığım araştırmada haklı olduğumu gördüm. Çünkü inanılmaz zorluklardan geçerek başarılı olmuşlar. Kimse kimseye başarıyı altın tepsi içinde sunmamış.

Müzik konusunda bir deha olan Beethoven’ın hocası bir gün ona “Sen asla müzisyen olamazsın” demiş. “Savaş ve Barış” adlı dev romanın yazarı Leo Tolstoy, içinde öğrenme isteği olmadığı gerekçesiyle kolejden atılmıştı. Rambo filmleriyle ünlü Sylester Stallone New York’ta bulabildiği tüm artistlik bürolarına başvurdu ve hepsinden “Hayır” cevabını aldı. Fakat zorlamaya, denemeye devam etti ve sonunda “Rocky” filmini yaptı. Stallone, bin kez hayır cevabı almasına rağmen, bin birinci kapıyı çalma cesaretini göstermişti.

Michigan Port Huran ilkokulu öğretmeni, öğrencisi olan Thomas Alva Edison için “O beyinsiz bir çocuk ve hiçbir işte başarılı olamaz.” demiş. Oysaki Edison elektrik ampulü başta olmak üzere insanlığın hayatını kolaylaştıran icatları nedeniyle tarih boyunca unutulmayacak bilim adamları listesine adını yazdırmayı başardı.

Richard Bach’ın “Martı” adlı kitabı tam 18 yayınevi tarafından reddedildikten sonra 1970 yılında basıldığında büyük ilgi gördü ve bugüne kadar milyonlarca kişi tarafından beğeniyle okundu.

Margaret Mitchell’in ünlü “Rüzgar Gibi Geçti” adlı kitabı tam 38 defa reddedildikten sonra basıldı.

İngiliz edebiyatının ünlü isimlerinden Charles Dickens’in hayatını okurken çok şaşırmıştım. Oldukça fakir bir aileden geliyordu. Dört yıllık öğrenim hayatının ardından bir daha okul yüzü bile görmedi. Babası borçlarını dahi ödeyemeyecek durumdaydı, bunun sonucunda da hapse girdi.

Dickens, uzun süre iş bulmak için uğraştı. Bu arada hayallerini ünlü bir yazar olmak süslüyordu. Bu şartlar altında onu ayakta tutan tek sebep bu görünüyordu. Nihayet bir bodrum katında boya şişelerine etiket yapıştırma işi buldu. Açlığını gidermesi ve tavan arası bile olsa kalacak bir yerinin olması için bu işe ihtiyacı vardı. Akşamları yazmaya başladı. Gönderdiği tüm öyküler sürekli reddedildi. Uzun süre sonra bir yazı işleri müdüründen olumlu yanıt aldı. Bu onu çok sevindirdi. Hatta sokaklarda saatlerce ağlayarak dolaştı. Ama sonuçta o ünlü bir edebiyatçı oldu. Çünkü asla vazgeçmedi.

Franklin D. Roosevelt; biliyorsunuz Amerika’ya ardı ardına 4 kez başkan seçilmiş biri. Çok sağlıklı biri miydi de her şeyin altından kalktı sanıyorsunuz. O 39 yaşındayken yakalandığı çocuk felcinin etkisindeydi ve bundan dolayı yürüyemiyordu. Fakat bu onun başarı merdivenlerini hızla tırmanmasına engel olamadı.

Bir de zorluklardan sonra gelen başarıya bakar mısınız? Bu Abraham Lincoln’un yaşam öyküsüdür.
1832′de Meclise girme çabası sonuçsuz kaldı.
1834′de Meclise seçildi.
1838′de Meclis Başkanlığı seçimini kaybetti.
1840′da Seçiciler Kurulu üyeliğini kaybetti.
1843′de Kongre seçimlerini kaybetti.
1846′da Kongreye bir dönem için seçildi.
1848′de Kongre seçimleri kaybetti.
1855′de Senato seçimlerini kaybetti.
1856′da Başkan Yardımcılığı seçimini kaybetti.
1860′da ABD Başkanı oldu.

Tacitus “Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.” diyor. Evet başarmak için içimizdeki isteğin her tür engeli yenecek kadar kuvvetlendiği zaman kimse bize mani olamaz.

Anthony Robbins’in ise şu sözüyle bizi düşündürüyor: “Siz ne kadar süre “Hayır” cevabına dayanabilirsiniz?”

Sözcük Sayısı: 684

Tülay BİLİN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir