İşte size bir ödev
Ansiklopedilerinizi karıştırıp aşağıdaki soruların yanıtlarım kontrol edin (cevaplar parantez içinde verilmiştir):
Radyo’yu kim icat etti? (Marconi)
Röntgen makinesini kim icat etti? (Roentgen)
Triyot lambayı kim icat etti? (De Forest)
Hazır araştırmaya başlamışken, floresan ampulünü, neon ışıklarını, hız göstergelerini, otomobil kontak sistemini ve radar, elektron mikroskobu ve mikrodalga fırının esaslarını da kimin keşfettiğine bir bakın.
Muhtemelen, yirminci yüzyılın başlarında dünyanın en tanınmış bilim insanlarından olan Nikola Tesla’dan bahsedildiğine pek rastlamazsınız. Doğrusu, bugün onun ismini duymuş olan çok az insan vardır. Bunu sağladıkları için Thomas Edison ve General Electric’teki ekibine ne kadar teşekkür etsek azdır.
Tesla, birçoklarmca, dört yüz kilometre mesafeden on bin adet uçağı yok edebilecek ölümcül ışınlardan bahseden tuhaf biri olarak kabul edilmiş ve edilmektedir. Yeryüzünü ikiye bölebileceğini bile iddia etmişti. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında, ses ve görüntülerin hava yoluyla iletilebileceğini iddia etmiş ve Edison’a, DC (Doğru Akım) elektrik sistemini alıp münasip bir yerine sokmasını söylemişti. İncilere karşı olağandışı bir nefreti vardı ve yanında çalışanların herhangi bir şekilde inci takmasını kesinlikle yasaklamıştı. En tuhafı da, yemeden önce yiyeceklerinin hacimlerini hesaplamasıydı.
Bir başka deyişle, Tesla’nm bahsini duymuş olan herkesin onu birinci sınıf bir kaçık olarak değerlendirmiş olması muhtemeldir.
Ama bazı şeyler değişiyor.
Hayatının son kısmında ortaya çıkmış bütün olağandışı yönleri bir tarafa, Tesla bu bölümün başında saydığım her şeyin ve çok daha fazlasının mucididir. Ama bundan hiç bahsedilmez. Etrafınıza baktığınızda karşılaşacağınız, modern hayatı modern yapan birçok unsurdan bir şekilde o sorumludur.
Hiç şüphe yok ki, Nikola Tesla, Leonardo da Vinci’den beri yaşamış en büyük dehadır.
Peki kimdi bu deha?
Sırp kökenli olan küçük Nicky Tesla, 1856 yılında, Hırvatistan’ın Smiljan kentinde (o dönemin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırlarında) doğmuştu. Olağandışı bir hafızası vardı ve altı dilde konuşmayı öğrenmişti. Avusturya Teknik Üniversitesi’nde dört yıl boyunca matematik, fizik ve mekanik eğitimi aldı.
Ancak Tesla’yı esas önemli yapan, elektrik hakkındaki üstün kavrayışıydı. Elektriğin hala emekleme çağını yaşadığı bir dönemden bahsettiğimizi unutmayın.
Tesla 1884 yılında Amerika’ya ilk geldiğinde, Thomas Edison için çalışmaya başladı. Edison, DC elektrik sistemiyle ilgili ciddi sorunlar yaşıyordu. Tesla’ya, sistemdeki hataları düzeltmesi karşılığında büyük paralar vermeyi vaad etti. Tesla, Edison’u yüz bin dolarlık zarardan kurtardı (bugünkü karşılığı milyonlarca dolar) ama Edison anlaşmanın kendi üstüne düşen kısmını yerine getirmeyi reddetti. Tesla işi bırakınca, Edison’un ekibi onun dehasının gün ışığına çıkmasını engellemek için büyük çabalar sarfetti. Tesla’nm bugün pek tanmmamasmın başlıca sebebi budur.
Tesla, elektrik iletimi için daha iyi bir sistem kurdu -bugün hala evlerimizde kullandığımız AÇ (Alternatif Akım) sistemi. AC’nin DC sistemine göre büyük avantajları vardı. Tesla’nm daha gelişmiş modellerini tasarladığı transformatörleri (bunları keşfeden o değildi) kullanarak alternatif akım voltajı artırılabiliyor ve ince teller vasıtasıyla uzak mesafelere aktarılabiliyordu. DC bunu başaramıyordu çünkü her kilometre karede bir elektrik santrali bulunması gerekiyor ve elektrik ancak çok kaim kablolarla iletilebiliyordu.
Elbette, böyle bir akım sisteminin işe yaraması ancak bu sistemle çalışacak araç gereç varsa mümkündü. Bu yüzden, Tesla, evinizdeki hemen her alette kullanılan motorları icad etti. Bu öyle basit bir başarı değildi; on dokuzuncu yüzyıl sonlarında bilim insanları, alternatif akım sistemine uygun motorların yapılamayacağına, dolayısıyla AC’nin kullanımının tam bir vakit kaybı olduğuna kanaat getirmişlerdi. Ne de olsa, bir akım saniyede altmış defa yön değiştirirse, motor ileri geri sallanmaktan hiçbir işe yaramayacaktı. Tesla bu sorunu kısa sürede çözerek aksini ispatladı.
AÇ sistemi kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı ve doğal olarak George Westinghouse’un kulağına da ulaştı.
Tesla, Westinghouse ile imzaladığı anlaşmaya göre, satılan her AÇ kilovatı için iki buçuk dolar kazanacaktı. Tesla, birdenbire, hayalini kurduğu tüm deneyleri yapmasına yetecek paraya sahip olmuştu.
Sanayi onları ‘icat etmeden’ kırk yıl kadar önce, laboratuvarmda flüoresan lambaları kullanmaya başladı. Dünya Fuarları’nda ve benzeri sergilerde, cam tüpleri alıp eriterek, onlarla ünlü bilim insanlarının isimlerini yazdı; bugün her tarafta karşımıza çıkan neon ışıklarının ilk örnekleri. Tesla ayrıca, Niagara
Şelaleleri’nde, dünyanın ilk hidroelektrik santralini kurdu. Bütün bunlara ek olarak, arabalar için ilk hız göstergesinin patentini aldı.
Ancak, Edison DC sistemine çok fazla para yatırmıştı ve bu yüzden General Electric, Tesla’nm her yeni keşfini karalamak için elinden geleni yaptı. Edison, sürekli olarak AÇ elektriğinin DC enerjisinden çok daha tehlikeli olduğunu göstermeye çabaladı.
Buna karşılık olarak Tesla da kendi pazarlama kampanyasını yürüttü. Chicago’daki (yirmi bir milyon insanın katıldığı) 1893 Dünya Fuarı’nda, yüksek frekanslı AÇ enerjisini kendi vücudundan geçirerek ampullere iletip, AÇ elektriğinin ne kadar güvenli olduğunu sergiledi. Bu sayede, kalabalığa zararsız elektrik şimşekleri gönderebilir hale geldi. Güzel numara!
Tesla’ya ödenmesi gereken ücret bir milyon doları geçmeye başlayınca, Westinghouse maddi sıkıntılarla karşılaştı. Tesla, anlaşmanın yürürlükte kalması halinde Westinghouse’un ayakta kalamayacağını anlamıştı ve alacaklılarla karşı karşıya gelmeyi de istemiyordu doğrusu. Onun hayali herkesin AÇ elektriğini ucuz fiyatlarla kullanabilmesiydi. Bu yüzden anlaşmayı yırtıp attı! Dünyanın ilk dolar milyarderi olmak yerine, patentlerinin tamamı karşılığında 216 bin dolar aldı.
1898 yılında, Madison Square Garden’da, ilk uzaktan kumandalı maket gemiyi dünyaya tanıttı. Niyeti, bu icadı uzaktan kumandalı, insansız bir torpido olarak pazarlamaktı ama Savaş Bakanlığı buna karşı çıktı. Ama siz bütün uzaktan kumandalı uçaklar, arabalar, tekneler ve televizyonlar için Tesla’ya teşekkür edebilirsiniz.
Tesla’nm en büyük hayali, tüm dünyaya bedava bir enerji kaynağı sağlamaktı. 1900 yılında, J.P. Morgan’m yatırdığı yüz elli bin dolarlık sermayeyle, New York’un Long Island bölgesinde, ‘Kablosuz Yayın Sistemi’ adını verdiği kulenin inşaatına başladı. Bu yayın kulesinin amacı, dünyanın telefon ve telgraf ağlarını birleştirmek; hatta görüntülerin, borsa bilgilerinin ve meteoroloji haberlerinin dünyanın her köşesine iletilmesini sağlamaktı. Ne yazık ki, bunun dünyaya bedava enerji sağlamak anlamına geldiğini fark ettiğinde, Morgan projeyi finanse etmekten vazgeçti.
Birçok yoruma göre, ABD hükümeti, Alman casus denizaltıları tarafından yön saptamada bir işaret olarak kullanılmasından endişe ettikleri kuleyi yıktı. Gerçekte ise, Morgan’m sermayesini geri çekmesinden sonra maddi sıkıntı içine düşen Tesla, borçlarını ödemek için kuleyi düşük fiyata satmıştı.
Tüm dünya onun kaçığın teki olduğunu düşünüyordu. Ne de olsa, ses, görüntü ve elektriğin iletilmesi o dönemlerde duyulmuş şey değildi.
Ancak dünyanın bilmediği şey, Marconi’nin sözde keşfinden on yıl kadar önce, Tesla’nm radyonun temelini oluşturan ilkeleri göstermiş olduğuydu. Hatta, Tesla’nm öldüğü 1943 yılında, Yüksek Mahkeme tarafından, Tesla’nm daha önceki tarifleri sebebiyle Marconi’nin patentlerinin geçersiz sayılmasına karar verildi. Buna rağmen, radyonun mucidi olarak Tesla’nm adı geçmez. (Not: Marconi’nin radyosu ses değil bir sinyal iletiyordu ve Tesla bunu yıllar önce yapmıştı zaten.)
Yaşamının son döneminde, Tesla’nm iddiaları basın tarafından abartılmaya başladı.
Tesla, Mars ve Venüs’ten radyo sinyalleri aldığını bildirmişti. Bugün biliyoruz ki o sinyalleri uzak yıldızlardan alıyordu ama o zamanlar evren hakkında çok az şey biliniyordu. Basın da onun ‘ahlaksız’ iddialarıyla ortalığı ayağa kaldırdı.
Tesla, Manhattan’daki laboratuvarmda, elektrikli bir diyapazonun (Titreştirilince ana seslerden birini veren U biçiminde küçük bir çelik araç -ç.n.) içinde dünyayı meydana getirdi. Buharlı bir osilatörün (Radyoda elektrik titreşimleri meydana getiren aygıt -ç.n.) ayağının altındaki zeminle aynı frekansta titremesini sağladı. Eski Memorez reklamlarında Ella Fitzgerald’m sesiyle bardakları kırması gibi.
Sonuç mu? Çevredeki bütün mahalleleri etkileyen bir deprem! Binalar sallandı, sıvaları döküldü ve pencereleri kırıldı.
Tesla, bu prensibin, teoride, Empire State binasını yıkmak veya dünyayı ortadan ikiye bölmek için de kullanılabileceğini iddia etti. Yeryüzünün titreşim frekanslarını, bilim bunları onaylayabilecek düzeye gelmeden neredeyse altmış yıl önce belirlemişti.
Yeryüzünü ikiye ayırmak gibi bir şeyi denemediğini de sanmayın. Yani, bir nevi.
1899 yılında, Colorado Springs’teki laboratuvarmda, yeryüzüne enerji dalgaları göndermiş ve bunlar da doğal olarak kaynaklarına geri dönmüşlerdi. Aynı ilke bugünün güvenilir sismik deprem istasyonlarının temelidir. Dalgalar geri geldiklerinde, daha fazla elektrik gönderdi.
Sonuç mu? Kayıtlara geçmiş en büyük insan yapımı şimşek: Tam 40 metre! Hala kınlamamış bir rekor! Beraberinde oluşan gök gürültüsü otuz beş kilometre öteden bile duyulmuştu. Laboratuvarın etrafındaki çayırın üzerini tuhaf bir mavi alev kaplamıştı; tıpkı St. Elmo’nun Ateşi gibi. Ne yazık ki, yerel güç şebekesinin teçhizatını havaya uçurmuştu ve bu deneyi bir daha asla tekrarlayamadı.
Birinci Dünya Savaşı’nm başlangıcında, hükümet umutsuz bir şekilde Alman denizaltılarım tespit edebilmenin yolunu arıyordu, iyi bir yöntem bulması için Thomas Edison görevlendirildi. Tesla, gemilerin tespit edilmesi için enerji dalgalarının kullanılmasını önerdi -yani bugünkü radarların. Edison, Tesla’nm önerisini gülünç olarak niteledi ve dünya bu keşfin yapılması için bir yirmi beş yıl daha beklemek zorunda kaldı.
Yaşam boyu yaratıcılığı için ödülü ne mi oldu? Tesla’dan başka herkese verilen Edison Madalyası! Edison’dan işittiği bütün hakaretlerin üstüne gerçek bir tokat. Daha nice anekdotlar aktarılabilir.
Sektörün kendisini bilim literatüründen dışlama çabası (belli ki çok başarılı olmuşlar) yüzünden yirmi yıl boyunca bir nevi sürgün hayatı yaşadı. Sermayesi olmadığı için deneyemediği teorileri sayısız defterin üzerinde kaldı.
Modern dünyayı icat etmiş olan adam, 7 Ocak 1943 tarihinde, 86 yaşındayken, neredeyse meteliksiz bir halde hayata gözlerini yumdu. Cenazesine iki binin üzerinde insan katıldı.
Tesla, yaşadığı süre boyunca, yüzden fazla patent almıştı. Sürekli beş parasız olmasaydı Edison’un rekorunu da geçe,bilh”di belki. Yaşamının son otuz yıllık kısmında, maddi imkanları patent işlemlerinin çok azını karşılamaya yetti.
Tesla, Edison ve döneminin birçok mucidinden farklı olarak, fikirlerine bilim tarihinde daha önce hiç rastlanmamış özgün bir düşünürdü. Ne yazık ki, dünya onun kadar yaratıcı insanlara hak ettikleri maddi takdiri veremiyor. Sadece bu fikirleri alıp basit, kullanışlı ürünlere çeviren kişileri ödüllendiriyor.
Bugünün bilim adamları hala onun notlarını inceliyor. En başarılı uzmanlarımız onun dünyaya yayılmış teorilerini şimdi anlıyor. Örneğin, tasarladığı döner alanlı türbin motorun, modern araçlarla birleştirildiğinde, bugüne dek üretilmiş en yetkin motorlardan biri olduğu anlaşılıyor. Kriyojenik (Kriyojeni, derin soğutmanın eş anlamlısıdır -ç.n.) sıvılar ve elektrikle yaptığı deneyler, modern süper iletkenlerin temelini sağlamıştır. Bir elektronun düşük yüklü parçalarına işaret eden deneylerden bahsetmiştir! yani, bilim adamlarının 1977 yılında nihayet keşfettikleri, kuarklar! (Fizikte, temel parçacıklardan oluşan bileşen -ç.n.)
İnanılır gibi değil!
Belki tarihin, gerçek bir dehayla karşılaştığında bunu anlayabileceği günler de gelecektir.
Öğrenme bozukluklarının tespit edilmesinde ve giderilmesinde
hem öğretmenlere hem de ailelere büyük görevler düşmektedir.
Öğretmenlerin çocukta bu tür bir sorunun olduğunu sezdiklerinde tepki
göstermemeleri, aileyle konuyu görüşme yolunu seçmeleri gerekir.
Bu şekilde çocuk probleminden dolayı kendini dışlanmış hissetmeyecek ve
bu güçlüğü yenebilmek için daha çok çaba sarf edecektir.
Çocukta öğrenme güçlüğünün olduğu belirlendikten sonra çeşitli testler yardımıyla
bu güçlüğün türü belirlenmeli ve daha sonra uygun bir terapi yöntemi
seçilerek bu sorun giderilmeye çalışılmalıdır
Disleksili çocuklar,
Bazen yüksek bilişsel yeteneklere sahip olmalarına rağmen olmaları gereken okuma seviyesine ulaşamadıkları görülür (Deal& Reitsmo, 1999: 447). İzafiyet teorisini ortaya çıkaran büyük bilgin Albert Einstein, Mono Lisa’yı sanat dünyasına armağan eden ressam Leonardo da Vinci, İrlandalı yazar Yeats, başta “Düşünen Adam” olmak üzere pek çok önemli eserin sahibi heykeltıraş Rodin, sinema sanatçısı Tom Cruise disleksili ünlüler arasındadır (www.Benbigun. com/ disleksi.htm).
Beyin üzerinde yapılan çalışmalar, normal bireylerde sağ beyin yarım küresinin sol beyin yarım küresine göre daha küçük, dislektiklerde ise eşit büyüklükte ya da sol beyin yarım küresinin daha küçük olduğunu ortaya koymaktadır.
Disleksililerin sol beyin yarım küresindeki farklılıkların bu bozukluğun nedeni olduğu düşünülmektedir
Disleksi,
Daha çok çocukluk döneminde, okumaya başlama aşamasında fark edilir.
Bu, bir hastalık değil, okumayla ilgili zihinsel süreçlere ait bir farklılıktır.
Disleksi üzerinde ilk çalışan nörologlardan biri olan Samuel T. Orton, 1920’lerde disleksinin sık karşılaşılan özelliklerini şöyle belirlemiştir:
1) Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk.
2) b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9 gibi sayıları ters algılama,
kelimedeki harfleri ya da sayıları karışık algılama, ne’yi en, için’i çini, 3’ü E, 81’i 18 olarak algılamak gibi.
3) Yazı yazmada zorluk.
4) Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirmek, sıklıkla yazım hatası yapmak.
5) Gecikmiş ya da yetersiz konuşma.
6) Okurken kelime atlamak.
7) Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk.
8) Yön (yukarı, aşağı gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarın gibi) kavramları konusunda sorunlar.
9) Elleri kullanmada hantallık ve becerisizlik, okunamayan el yazısı
Aleksi ve Disleksi
ALEKSİ: Daha önce kazanılmış olan okuma alışkanlığının kaybı anlamına gelmektedir. Aleksi, çoğunlukla beyinde meydana gelen bir hasar veya bozuklukla, daha ender olarak da aniden ortaya çıkan psikolojik travma ile açıklanmaktadır. Bazı araştırmacılar, “kelime körlüğü” ifadesini aleksi tarifi için kullanırlar.
Alekside tamamen ya da kısmen okuma bozukluğu vardır, kelimeler tanınamaz ve okunamaz.
DİSLEKSİ de ise harflerin okunması mümkündür ve anlaşılabilir ancak kombine bir şekilde harflerin teşekkülüyle kelimeler okunamaz, cümleler anlaşılamaz.
Bu da tamamen veya kısmen olabilir.
Dikte Çalışması Nedir ve Nasıl Yapılır
Her gün dikte öncesi sesler tekli ikili üçlü hece olarak birleştirilip okutulmalıdır…
ardından seslerle ilgili dikte rakamları karışık yazdırma diktesi… iki sesli hece diktesi…. 3 sesli hece diktesi…kelime dikte yapılmalıdır…
Bunlara alışan çocuklar için önce iki kelimeli basit cümle diktesine geçmelidir…ali al…ela ek gibi….
Ardından iki kelimelik cümle diktesine alışanlar için 3 kelimelik diktelere geçilmelidir…
Öğretmen dikteyi bitirince sınıfı kontrol etmeli ve en sonunda tahtaya metni yazmalı ve hatalı olanların düzeltme yapmasını istemeli ve ve o cümle sınıfça okunmalıdır…
Ardından diğer cümleye geçiş yapılır…tüm cümleler bitince tekrar topluca okuma yapılır…bu uygulamalar dikte çalışmasının daha sağlam kaliteli yapılmasını sağlar.
Diktede sözcük 4 kere söylenir…
İlki hızlı… sonra hecelenerek… sonraki harfleri hissettirerek… en en sonuncusu da tekrar hızlıdır…
Çocuğun yazıyı yazarken içinden sesleri çıkarması da mutlaka istenir…
Bu detaylı parçalar silsilesi dikteyi başarılı kılar…
Oğlum 3. Sınıfa gidiyor okumayı öğrendiğinden bu yana zorluk çekiyoruz. Hala 1. Sınıfı yeni bitirmiş gibi a ve e yi karıştırıyor veya en yerine ne okuyor.
Okumak içinden gelmiyor, kalın kitap sevmiyor resimli kitap seviyor hala 1.sınıf kitapları okumak istiyor. Alıyorum yeter ki heveslensin diye…
Kardeşi var, inanın o daha hevesli abisinden.
Öğretmenine göre bir sorunu yok, zamanla düzelirmiş.
Nasıl düzelecek bu durum bilmiyorum.
Merhaba,
Oğlunuzun okuma güçlüğü psikolojik te olabilir. Kardeş kıskançlığı, ilgiyi bir şekilde üstüne toplamış olmak için bu davranışta ısrar edebilir.
Bir çocuk ergen psikiyatristi ile görüşmeniz en doğrusu.
Merhaba hocam benim kızım 2 nci sinifa gidiyor.
Ama hic hevesi yok harfleri tek tek soylersem yaziyor okumayi da tam sokemedi ve süreç cok kötü ilerliyor ona telefon tablet oyun cok cazip geliyor. Okuldan eve gelince direk odev yapmak isteyen kızım şimdi ben artik odev yapmak istemiyorum diyor
EVET! Öğrenimimi hızlandırmak, okuma hızımı artırmak ve hafızamı süper yükseltmek istiyorum!
Şu anda okuma hızım dakikada 420 kelime fakat kararlıyım çalışmaya devam.
Okula okumayı ve yazmayı öğrenmeye gidiyoruz ancak o vakte kadar disleksi, bir çocuk için örgün eğitime başlayana kadar sıklıkla tanımlanamıyor. Eğer bir öğretmenseniz, bir çocuğun akranlarının hızında öğrenemiyor olması hemen dikkatinizi çeker muhakkak. Okuma güçlüğü görünür görünmez soruna neyin sebep olduğunu belirleme sürecine başlamamız önemlidir.
Bildiğiniz gibi, bugünün toplumunda okuma neredeyse tüm akademik öğrenmenin temelini oluşturur. Bir okuma güçlüğü yaşamak matematik, sosyal bilgiler ve bilim gibi konularda öğrenmeyi etkileyebilir. Bir öğrenci geride kaldıktan sonra yeni bilgilerin öğrenilmesinde zorluk ve isteksizlik yaşıyor.
Disleksik öğrenciler, okuma ve yazma sırasında ek zamana ihtiyaç duyarlar ve elbetteki sınavlarda diğer arkadaşlarına göre dezavantajlı olurlar.
Bu zorlukların herhangi biri ya da tümü, kişinin öz güvenini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu yetersizlik duyguları uzun sürebilir. Bu önlenebilir sonucu azaltmak için erken teşhis çok önemlidir.
Kesinlikle erken teşhis çok önemli.
Teşekkürler
Hem beğenerek okudum hem de okuma hızımı test ettim. Diğer okuma parçaları da çok ilgi çekici.
Çok güzel hazırlanmış bir site emeğinize sağlık.