Tarihin En Tuhaf Cinayet Planı

MICHAEL MALLOY

Muhtemelen Michael Malloy’un ismini daha önce hiç duymamışsmızdır. Fazla önemli biri sayılmazdı. New York’ta, Bronx’ta yaşayan altmış yaşında işsiz bir itfaiyeciydi. Amerika’ya İrlanda’dan göç etmişti ama bunun anlatacağım öyküyle pek bir ilgisi yok. Bu adam hakkında bilmeniz gereken tek şey alkolik olduğudur. Bir kadeh içki için yapmayacağı şey yoktu. İşin aslına bakarsanız, Malloy’un başına dert açan da bu içki sorunu oldu. Kendisi, Amerikan tarihindeki en tuhaf cinayetlerden birine kurban gitti.

Şimdi saatlerimizi 1933 yılının Ocak ayma ayarlayalım ve Anthony ‘Tony’ Marino adlı bir adamın yasadışı içki sattığı mekanını ziyaret edelim. New York’a yolunuz düşerse eskiden bu içki dükkanının bulunduğu yeri mutlaka ziyaret edin. 3804, Üçüncü Cadde. Kime sorarsanız sorun buranın bir çöplük olduğunu söyleyecektir. Pis ve rutubetli olduğunu söylemem kafanızda canlandırmanız için yeterli olacaktır.

Yasadışı içki ticareti üzerindeki rekabetin en şiddetli olduğu dönemdi ve Marino ‘nün acele nakit paraya ihtiyacı vardı. Müşterisi olan, Francis ‘Frank’ Pasqua adlı, vaktinin çoğunu kendisini alkolle mumyalamaya adamış bir cenaze kaldırıcısı ile birlikte maddi sorunlarına mükemmel bir çözüm buldular. Herhangi biri adına hayat sigortası yaptırıp sonra da zavallı adamdan kurtulacaklardı.

Dükkanın arka tarafındaki kırık bir poker masasının kenarına tünemiş iki adam, büyük odaya geçtiler. Gözleri hemen Michael Malloy adlı müşteriye takıldı. Malloy mükemmel bir seçimdi çünkü çok az akrabası ve arkadaşı olan bir ayyaştı. Kimse yokluğunu hissetmezdi.

Planlarını uygulamaya koydular. Nicholas Mallory takma ismiyle Malloy adına üç poliçe çıkartıldı. İlki Metropolitan Life’tan alman 800 dolarlık bir hayat sigortasıydı. Prudential Life’tan alman diğer iki poliçenin her biri 494 dolar değerindeydi. Tüm sigortalar için bir çifte tazminat maddesi geçerliydi: Malloy kaza sonucu ölürse ödenen meblağ iki katı olacaktı.

Artık tek yapmaları gereken Malloy’dan kurtulmaktı. Bunun işin en kolay kısmı olduğunu düşündüler. Normalden biraz daha fazla içmesi yeterdi. Zaten gidiciydi.

Ama yanıldılar.

İlk adımları, Malloy’un mekanda para ödemeden de içmesine izin vermek oldu. Bu sayede ilk hafta boyunca her gün, gece yarılarına kadar içki şişelerinde balık oldu Malloy. Yakın gelecekte gazetelerde ‘Cinayet Ekibi’ olarak anılacak iki adam, Malloy’un ölüm haberini beklemeye başlamışlardı.

Ancak Malloy her gün bara gelmeye ve daha çok içmeye devam etti.

Cinayet Ekibi’nin üyeleri bir sorunla karşı karşıya olduklarını fark etmişlerdi. Hayat sigortası ve alkole yığınla para yatırmalarına rağmen Malloy’un ölüme gider gibi bir hali yoktu.

Bunun üzerine içkisine zehir katmaya karar verdiler.

Mekanda barmen olarak çalışan Joseph ‘Red’ Murphy işsiz bir kimyagerdi. İstenmeyen müşterilerden kurtulmak için içkilere ufak miktarlarda sakinleştirici katardı. Yüz dolar karşılığında, Malloy’un ortadan kaldırılmasına yardım etmeyi kabul etti. Tek sorun sakinleştiricinin bitmiş olmasıydı. Bunun yerine 1927 T-model Ford arabasının antifrizini kullandı. Ancak her gece içkisine katmasına rağmen antifriz (o dönemin arabalarında kullanılan antifriz, zehirli bir çeşit alkoldü) hiçbir işe yaramıyordu. Her gün geri gelen Malloy hep daha fazla içki istiyordu.

İlerleyen günlerde Malloy’un içkilerine neftyağı, atlar için kullanılan bir ağrı kesici ve hatta fare zehri bile koydular. Bu maddelerin herhangi biri ortalama bir insanı öldürmeye yeterdi ama ağır bir alkolik olan Malloy’un vücudu tüm bu zehirlere bir şekilde direnebiliyordu.

Alkolden sersemlemiş Pasqua’nm aklına, viskide bekletilmiş istiridye veya deniztarağı yediği için ölen bir adam hakkında duydukları geldi. Bana sorarsanız, bunu her gün yapan ve hiç sorun yaşamayan bir sürü insan var. İşi şansa bırakmamak için eşit miktarda istiridye ve deniztarağmı zehirli antifrizin içinde beklettiler. Malloy bu nefis yemeğin tamamını mideye indirdi ve ertesi gün, hepsini şaşırtarak mekana geri döndüğünde aynı yemekten daha fazla istiyordu.

Cinayet Ekibi, kesin sonuç vereceğine güvendikleri yeni bir fikir ürettiler. Bir kutu konserve sardalye açıp yaklaşık bir hafta boyunca çürümeye bıraktılar. Gerçekten kötü bir koku yaymaya başladığmdaysa, nefis bir sardalyeli sandviç hazırladılar. Elbette, mineral katılmamış sandviç eksik bir sandviç sayılacağı için, Marino teneke kutunun dibini kazıdı ve lezzetli talaşları da sardalyeye ekledi. Son malzeme olarak da bu uydurma karışımın içine ince kıyılmış metal parçalan eklediler.

Eminim sonucu tahmin edebilirsiniz. Malloy sandviçi mideye indirdi, parmaklarını yaladı ve oradan ayrıldı. Peki öldü mü? Tabii ki hayır. Ertesi gün daha fazlasını istemek için geri döndü.

Birçok kişi bu noktada pes ederdi ama hayır, Cinayet Ekibi üyeleri vazgeçmediler.

Ekibe dördüncü bir ortak alındı. Hershey ‘Harry’ Green, Bronx’ta taksicilik yapan bir başka düzenli müşteriydi. Malloy’u yine sızana kadar içirdiler. Daha sonra Green’in taksisine bindirdikleri adamı Claremont Park’ta ıssız bir bölgeye götürdüler. Güçsüz bedenini çıkarıp çalıların arkasına yatırdılar. Çırılçıplak soydukları vücudunu bütünüyle ıslattılar. İyi bir banyonun hiçbir sarhoşa zarar verdiği görülmemiştir. Fakat o gece ısı sıfırın altındaydı ve hepsi Malloy’un sabaha kadar donarak öleceğinden emindi.

Ama yenilmez Michael Malloy ölmedi. O her nasılsa kurtuldu ve ertesi gün bara geldiğinde hafif bir soğuk algınlığından şikayet etti.

Artık bir uzmanın yardımına başvurmanın sırası gelmişti. İşi tamamlaması için yüz dolar karşılığında Anthony ‘Sert Tony’ Bastone adlı bir kiralık katil tuttular.

Sert Tony, bu işi bitirmeye karar verdi. Ölümüne kaza süsü verecek bir planı vardı, bu şekilde sigortadan alınacak para iki katma çıkacaktı.

Plan, Green’in taksisiyle Malloy’u ezmekti. Her zamanki gibi adamı sarhoş edip taksiye bindirdiler. Tenha bir kavşağa gelince arabadan çıkardılar. Green aracı seksen kilometre hızla üzerine sürdü. Ancak, Malloy son anda kendini yana atmayı başardı. Bu adamda da tam bir İrlandalı şansı varmış!

Bu kez Malloy’u arka koltuğa oturtup daha uzak bir yere götürdüler ve sonunda amaçlarına ulaşıp Malloy’u arabayla ölümüne ezdiler.

Ya da en azından Cinayet Ekibi onun Öldüğünü sanmıştı. Adamın ezildiğini görmüşlerdi. Bu sefer de becerememiş olmaları mümkün değildi. Yoksa mümkün müydü?

Cinayet ekibi her gün gazetelerde ölüm ilanları arasında Malloy’un takma adını aradı. Daha sonra Bronx’taki trafik kazalarıyla ilgili haberleri taradılar. Ama boşuna.

Şayet ölmemişse, Malloy’un hastanede olması gerekirdi. Kötü yaralandığını biliyorlardı. Red Murphy’yi tüm hastane ve morglarda sevgili ‘kayıp kardeşini’ aramak üzere görevlendirdiler. Ama boşuna.

Malloy’un öldüğü açıktı. Ancak ölümünü belgeleyemedikleri sürece sigortadan para almaları mümkün değildi.

Bu yüzden Joseph Patrick Murray adlı bir başka adamı temizlemeye karar verdiler. Murray de onların aradığı gibi biriydi. Kimsenin eksikliğini duymayacağını düşündükleri biri. Ekip, Murray’i sarhoş edip aynı taksiyle ezme taktiğini uyguladı. Murray’in üzerinden geçtiler. Sonra dönüp işi garantiye almak için bir kez daha ezecekleri sırada yaklaşmakta olan bir motosikletin ışıklarından ürküp oradan uzaklaştılar.

Esas mesele Murray’i kendi yarattıkları Nicholas Mallory olarak yutturabilmekti. Pasqua, Mallory’nin adresine gönderilmiş mektupları Murray’in cebine yerleştirmişti. Ayrıca bir kaza durumunda cesedin Malloy, pardon Mallory’ye ait olduğunu teşhis etmek üzere Pasqua’nm çağırılması gerektiğini belirten bir kartı da unutmamışlardı.

Tahmin edebileceğiniz gibi, bu plan da ters tepti. Murray kurtulmayı başardı ve Lincoln Hastanesi’nde elli beş gün boyunca tedavi gördü.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, ilk ‘kazadan’ üç hafta kadar sonra Michael Malloy hiçbir şey olmamış gibi bara geri döndü. Sağ salim kurtulmayı başarmıştı.

Arkadaşları sağlık durumuyla yakından ilgilendiler. (Tabii, ne demezsin!) Bunca zamandır nerede olduğunu sorduklarında, Malloy kendisine bir arabanın çarptığını anlattı. (Sizce bu cevap onları şaşırtmış mıydı?) Beyin sarsıntısı geçirmiş, kafatası çatlamış, omzu kırılmıştı. Uzunca bir süre Fordham Hastanesi’nde kalmış ama idari bir hata sebebiyle hastane kendisini kaydetme­mişti.

Cinayet Ekibi’ni bir telaştır aldı. Sert Tony ne yapılması gerektiğini açıkladı. Malloy’u öldürmeleri gerekiyordu. Zekice numaralar bulmaya çalışmayacak; adamı temizleyip sigorta parasını alacaklardı.

Bastone, Malloy’u kimin daha çok içeceğine dair bir iddiaya çağırdı. Her zamanki gibi, zavallı adamcağızın içkisine büyük ölçüde zehirli madde kattılar ve sonuçta Malloy bilincini yitirdi.

Ekibin altıncı ve son üyesi Daniel Kreisberg, elli papel karşılığında plana dahil edildi. Birinin canını almak için düşük bir meblağ. Kreisberg ile Murphy, Malloy’u 1210 Fulton Caddesi’nde kiraladıkları bir odaya götürdüler. Red Murphy, bir ucunu duvardaki gaz vanasına taktığı bir hortumun diğer ucunu Malloy’un ağzına yerleştirdi. Ancak hortumun uzunluğu yetmeyince Malloy’u yataktan indirip duvara doğru sürüklemeleri gerekti. Kreisberg gazı açtığında, daha sonra mahkemede ifade edeceği gibi dışarı kaçan gazın çıkardığı ‘cızırtılı sesi’ duyabiliyordu. Haftalar önce yapmayı amaçladıkları şeyi sonunda başarmışlardı. 22 Şubat 1933 tarihinde Malloy’u öldürdüler.

Cesetten kurtulmak işin kolay kısmıydı. Öykünün başlangıç kısımlarını hatırlıyorsanız, Pasqua bir cenaze kaldırıcısıydı. Bu noktadan sonra her şeyle o ilgilendi. Malloy’un alkole bağlı akciğer iltihabı sebebiyle öldüğüne dair sahte bir evrak hazırlaması için eski bir belediye meclisi üyesi olan Dr. Frank Manzella’ya başvuruldu. Pasqua cesedi on dolarlık ucuz bir tabuta yerleştirip Westchester Bölgesi’ndeki Ferncliffe yoksullar mezarlığına gömdü. Elbette hizmeti karşılığında da 400 dolarlık bir fatura çıkardı.

Bu tabii ki hikayenin sonu değil. Ekibin ganimeti bölüşme konusunda tartışmaya başladığı anlaşılıyor. Taksi şoförü Green aracında meydana gelen hasarın karşılanması gerektiğini söylüyordu ve bu konuda yabancı insanların da fikrini almaya başladı. Sert Tony ile Kreisberg de cinayetteki rollerini başkalarına anlattılar. Çenesi düşük suçlulara dair bütün hikayelerde olduğu gibi, anlatılanlar polisin kulağına gitmekte gecikmedi, iki haftalık soruşturma sonunda tutuklamalar başladı.

Soruşturma sürecinde polisin bir yıl önce ölmüş Mabelle Carlson isimli bir kuaförden haberi oldu. Carlson, 17 Mart 1932’de ölmüştü. Ölüm sebebi, şiddetli ve kronik alkoliklik ile birleşen ölümcül zatürree olarak belirlenmişti. Daha sonra, Marino’nun Carlson’a bilincini kaybedene dek içki içirdiği ortaya çıktı. Kadını odasına çıkarmış, yere yatırmış ve çırılçıplak soy-muştu. Bütün vücudunu ıslatmış ve buz gibi gecede pencereleri açmıştı. Dayanıklı Malloy’dan farklı olarak, kadın donarak ölmüştü. 800 dolarlık hayat sigortasının tek varisinin Marino olduğu anlaşıldı. Bu hikaye, biraz önce okumuş olduğunuz bir diğerine dehşet verici ölçüde benzemiyor mu?

Hikayenin ayrıntıları dava sırasında ortaya çıktı. Yukarda anlatılmış olanlara iki ilginç ayrıntı daha eklendi. İlk olarak, Malloy’un başına çok şiddetli bir darbe almış olduğu tespit edildi. Eğer gaz zehirlenmesinden kurtulmuş olsaydı, muhtemelen sol gözü kör kalacaktı. İkinci olarak, Cinayet Ekibi’nin Malloy’u makineli tüfekle öldürmeyi planladığı ortaya çıktı. Ancak, bir Malloy klasiği olarak, adamımız çetenin kurduğu tuzaktan yakasını kurtarmıştı.

Sonuçta cezalar açıklandı. Taksi şoförü Harry Green itiraf ettiği için daha az ceza aldı. Dr, Frank Manzella suç ortaklığından hapse girdi. Frank Pasqua, Anthony Marino ve Daniel Kreisberg, 7 Haziran 1934 tarihinde Sing Sing hapishanesinde elektrikli sandalyede idam edildiler. Joseph Murphy de (Murphy, Marino, Malloy, Mallory, Murray -bu hikayede ne kadar çok M var!) 5 Temmuz 1934 tarihinde elektrikli sandalyeye oturdu.

Peki Sert Tony Bastone’a ne oldu? Anlaşılan sigorta parasının paylaşılması konusunda anlaşamamışlardı. Michael Malloy’un ölümünden yaklaşık bir ay sonra aynı barda vurularak öldürüldü. Elbette tüm sanıklar mahkemede Malloy’u Bastone’un zoruyla öldürdüklerini söylediler. Oraya gelip kendini savunamayacak olan birini suçlamak çok kolay tabii.

Ya sigorta parası? Ekip, Metropolitan Hayat Sigortası Şirketi’nden 800 dolar aldı. Ancak iki Prudential poliçesinin karşılığını talep etmek için geç kaldılar. Esas varis Murphy, Sert Tony cinayetinin tanığı olarak gözaltında olduğu için, ortakları da planlarına dikkat çekmemek amacıyla harekete geçmek istememişlerdi.

İyi bir Hollywood komedisinin senaryosu gibi geliyor değil mi? Bu hikayeye kimse inanmaz…

Sözcük Sayısı: 1662

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir