Her metinle ilgili olarak, daha önceden en az 10 soru belirlenir ve bunlara dayalı bir test hazırlanır. Çoktan seçmeli veya doğru/yanlış testleri bu konuda uygundur. Bu işlem öğretmen veya metni okuyacak kişi dışında biri tarafından yapılmalıdır. Tabii ki gerek okuma hızının ölçülmesinde, gerek anlama seviyesinin ölçülmesinde kullanılacak metin, okuyucunun ilk defa karşılaştığı bir metin olmalıdır. Daha önce okuduğumuz metinler bizi yanıltır. Okuma hızını belirlemek için yapılan okumadan hemen sonra, metinle ilgili test cevaplandırılmalıdır. Cevap anahtarına göre, yüzde olarak belirlenen doğru cevap oranı, aynı zamanda anlama seviyesini gösteren orandır. Soruların % 70′ine doğru cevap veren bir okuyucunun anlama seviyesi 70′dir. Okumaya devam et
Yazar arşivleri: Sule Soyer
Hızlı Okuma Sırasında Aklı Uyaran İşaretler
Hızlı anlama, hızlı kavrama okuma hızını artırır. İyi bir ritm, karşılıklı uyum sağlamış göz ve akıl, kelimelerle cümlelerin alışılmış siluetlerini çeviklikle yakalayarak, satırların üzerinde uçuşurlar.
AKLIN ÇEVİKLİĞİ GÖZLERİ UYARMALI, AKIL, DAİMA GİRİŞKENLİĞİ ELDE BULUNDURMALIDIR
Kalabalık bir trafik içinde ilerlemeye çalışan bir otomobil içinde olmaktansa, bir helikopter ile yükseklerde uçup gitmek misalinde olduğu gibi, bütüne göz gezdirmeye çalışmak gerekir. Akıl daima gözlerin önünde yer alır.
Yavaş okuma sırasında akıl büyük bir tembellik içindedir. Gözlerin okumasını bekler. Göz okuyamazsa, geriye döner, durur, çabalar; akıl neden sonra, gözün okuduğunu kavramaya çalışır. Bütün yük gözler üzerindedir. Halbuki hızlı okumada akıl, daha gözlerin okumadığı, henüz sırası gelmemiş kelimeleri tahmin etmeye, kavramaya çalışmaktadır. Akıl bu aktif haliyle gözlerin en büyük yardımcısıdır.
Yavaş okumada akıl fren görevi yaparken, hızlı okumada çekici lokomotiftir.
“Leb demeden leblebiyi anlamak” misalinde olduğu gibi, çoğu zaman sözün nasıl biteceği, hangi kelimeden sonra hangi kelimenin geleceği bellidir. Akıl girişkenliği elde tuttuğu sürece hep önde koşacak, gözler ona yetişmek için alabildiğine hızlanacaktır.
İşte hızlı okuma bu yönüyle yavaş okumadan daha büyük bir dikkat ve zihin uyanıklığı ister. Yine bu yönüyle daha başarılıdır. Hızlı okuyan bu sebeple okuduğunu yavaş okuyana nispetle çok daha iyi anlar, kavrar.
İyi düzenlenmiş bir metne bakıldığında aklın önde gitmesine yardımcı olacak birçok işaretler vardır. Okumaya devam et
Niçin Hızlı Okumalıyız
“Niçin hızlı okumaya ihtiyaç duyalım? Bu tür okumanın yararları nelerdir ?” Soruları sanırım herkesin aklından geçmektedir.
Günümüz insanı okumak konusunda mevcut kapasitesini bütünüyle kullanamamaktadır. Günlük yayınların yoğunluğu, bilim alanındaki gelişmeler, öğretim sırasında okunması gereken dökümanların her geçen gün biraz daha artması karşısında insanlar çaresiz kalmakta; hepsini okuyacak zaman bulamamaktadır.
Bu konuda yapılan araştırmalar, çağımız aydınının ortalama olarak dakikada 500 kelime okumasının gerekli olduğunu göstermiştir. Bunun da ötesinde bir okuma hızına ulaşmak, özellikle yönetici kadroların ideali olmak zorundadır.
Üst seviyedeki bir komutanın, bir karargah subayının, bir devlet adamının, yalnız günlük işlerle ilgili olarak imzaladığı belge ve yazışmaların okunması bile dakikada 500 kelimeden düşük bir okuma hızıyla mümkün görünmemektedir. Okumaya devam et
Hızlı okumak için ne yapmalıyız
a. OKURKEN SES ÇIKARMAYINIZ :
Yalnız gözlerle yapılan bir okuma ile sesli okuma arasında hız bakımından büyük fark vardır. Kendi tecrübelerimizle de seslendirmeden yapılan bir okumanın daha hızlı olduğunu biliriz. Bu özellik, bizim dayanak noktalarımızdan birini oluşturacaktır.
Bir çok kişi sessiz okuduğunu sandığı bir sırada bile, aslında sesli okuduğunun farkında değildir. Okurken ya dudaklarını kımıldatır ya da hafifçe ses çıkartır. Okurken dudaklarımızın oynaması bir yana, gırtlağımızın oynaması bile yalnız gözlerimizle okumadığımızı gösterir. Böyle bir okuyuş bizi çok yavaşlatır. Öncelikle, böyle bir alışkanlığımız varsa, bundan kurtulmalıyız. Okumaya devam et
Hızlı okuma kavramları
SAPTAMALAR: Biz okurken, gözlerimizin satır boyunca kesintisiz bir şekilde sona doğru kaydığını sanırız. Gözlerimiz fotoğraf makinesi ile aynı prensipler içinde çalışır. Aslında gözlerimizin satır üzerindeki yer değiştirme hareketi kesintisiz değildir. Kesik kesik sıçramalar halinde satır sonuna doğru ilerler. Gözlerimizi bu bakımdan çok geniş bir manzaranın resmini objektifine bir kerede sığdıramayıp, birkaç kerede çeken bir fotoğraf makinesine benzetebiliriz. Birçok insan, okurken hece üzerinde gözlerini bir kere durdurarak satır boyunca gereksiz bir çok sıçramalar yapar. Bir satır boyunca gözlerimiz ne kadar az sıçrama yapıyor, ne kadar az duraklıyor, biz bir bakışta ne kadar geniş bir satır parçasını görebiliyorsak; o kadar hızlı okuruz. Bir bakışta bir satırın mümkün olduğu kadar geniş bir bölümünü görmeliyiz.
Biz gözün satır üzerindeki her sıçrayışına “saptama” adını veriyoruz. Okumaya devam et